1. Bölüm
Kedinin Evrimi

Kediler bir evrim mucizesidir! İnsanlar evrim piramitinin en tepesinde olsalar da hayvanlar arasında en başarılı olan kedi çok da aşağılarda değildir. Kediler zıplama, bükülme ve dönme yetenekleriyle en fevkalade kas makineleridir. Boyutlarına oranla güçleri insanlara göre çok daha üstündür.
Hayvanlar evrim geçirdikçe kediler tümü içinde en etkili avcı haline geldiler. Keskin görme, duyma ve koku duyuları avlarının yerlerini belirlemelerini kolaylaştırır. Avlarını öldürmeye ve parçalamaya yarayan sivri tırnakları ve dişleri ile birlikte avlarını kovalamaya ve/veya üzerilerine sıçramaya yarayan güçlü bacakları kedileri çok korkunç yapar. Kedilerde bir derece muhakeme yeteneği olduğu belgelenmiştir. Bu onları evrim merdiveninde daha da yukarıya taşır. Bu ayrıca kedileri daha becerikli avcılar yapar hepsinden öte özellikle aslanlar çoğunlukla yalnız başlarına avlanırlar.
Evrim Ağacı
I. Miyasidler:
Miyasidler yaklaşık 65 milyon yıl önce Paleosen Devrinde ortaya çıkmıştır. Kedilerin ilk atasıdırlar. Miyasidler öncelikle et ile ve diğer omurgalıların kanları ile besleniyorlardı. Kısa bacakları, uzun gövdeleri vardı ve gelincik ile kurt arasında bir büyüklükteydiler. Ormanlarda yaşarlardı. Tüm diğer karnivorlar gibi (et yiyen hayvanlar), üst ve alt çenelerinde yiyeceği makaslama şekliyle kesen, büyük keskin molar ve premolarları vardı. Ayrıca eti koparmak için büyük keskin köpek dişleri vardı.
II. Aeluroidea ve Arctoidea:
Miyasidler 53 – 34 milyon yıl önce Eosen’den Oligosen Çağlarına kadar farklı ailelere yayılmaya başladılar. İki kolu Aeluroidea (veya Feloidea) ve Arctoidea (veya Canoidea) olarak bilinmektedir. Aeluroidea üç grupta gelişim gösterdi, kedilerin çıkmasına neden olan Dinictis, misk kedisi ve firavun faresini oluşturan Hyaenidler (hyenas), ve Viverridler. Arctoidea dört gruba yayıldı: Canidler (köpekler, kurtlar, tilkiler), Mustelidler (gelincikler, vizonlar, kokarcalar, porsuklar), Procyonidler (rakunlar), ve Ursinidler (ayılar). Bu bölümde yalnızca sonunda günümüzdeki evcil kediyi oluşturan Dinictis hattıyla devam edeceğiz.
III. Dinictis:
Dinictis yaklaşık 53 milyon yıl önce Eosen Çağında var oldu. Daha uzun bacakları ve kuyruğuyla ve ava saplamak için kediye benzer dişleriyle, Dinictis daha iyi bir avcı haline geldi. Dinictis iki farklı yönde gelişti, Nimravidae (Paleofelidler) ve Felidae (Neofelidler).
IV. Nimravidae ve Felidae:
Nimravidae yaklaşık 30 milyon yıl boyunca varlığını sürdüren ilk kılıç dişli kediydi. Bu büyük kılıç dişli kedi (Eusmilus olarak bilinir) küçük bir puma büyüklüğündeydi, tam olarak geri çekilemeyen pençeleri vardı ve patileri üzerinde yürüyordu. Felidae kadar mükemmel değillerdi ve sonunda ölmelerine neden olan çok daha sınırlı zekaları vardı.
Felidae iki aşamada gelişti. İlk aşama Oligosen Çağında gelişen Proailurus’dur. Bu aşama 23 milyon yıl önce Miosen Çağında Avrupa ve Kuzey Amerika’da ortaya çıkan Pseudoailurus’u geliştirdi.
V. Pseudoailurus:
Pseudoailurus dört guruba dönüştü.En erken ortaya çıkan ünlü kılıç dişli kaplan Smilodon’du. Bu yaratıklar 12 milyon yıl önce ortaya çıktı ve İnsanlık dönemine kadar 2 milyon yıl yaşadı. Daha sonra yok oldu. Pseudoailurus modern kedinin doğrudan atasıdır. Basık bir kafatası, ileri derecede işitme ve neredeyse düztaban yürür. En eski fosiller modern kediyle arasında yakın bir benzerlik göstermiştir.
10 milyon yıl önce Pliosen Çağından başlayarak üç modern kola doğru evrimleşmeye başladı. Bu kollar Acynonyx, Panthera, ve Felis. Acynonyx çitalardır. Kükremelerine engel olan bir osifiye hyoid kemikleri vardır. Ayrıca içeri çekilemeyen pençeleri vardır. Çitalar yalnızca Eski Dünyada bulunur.
Panthera hem Eski hem Yeni Dünyada bulunan büyük kedilerdir. Bunlar aslanlar, kaplanlar, leoparlar ve jaguarlardır. Dillerinin tabanında bir hyoid kemikleri vardır. Bu kısmen kemiğin serbestçe hareket etmesini sağlayarak büyük kedilerin kükremesini sağlayan kıkırdaktır.
Felis kedi ailesinin en büyüğüdür. Bu kedi ailesinin osifiye hyoid kıkırdağı vardır böylelikle kükreyemezler. Felis catus’un bazı iyi bilinen üyeleri puma, vaşak, oselo, margay, serval ve karakulak. Felis sylvestris İskoç yaban kedisi, İspanyol yaban kedisi ve Hint çöl yaban kedisini kapsar. Bu yaban kedilerinin ev kedisinin gelişiminde rol oynadığı olası değildir. Çok münzevidirler ve insanlardan aşırı korkarlar. Buna rağmen ev kedileriyle melezleme yeteneği vardır.
Kedilerin ilk evcilleştirilmesi 8,000 yıl önceye dayanıyor gibi görünmektedir — 50,000 yıl önce evcilleştirilen köpeklere göre. Kuvvetli kanıtlar antik Mısır ve Afrika yaban kedisinin (Felis sylvestris libyca) ev kedisinin kökeni olduğuna işaret etmektedir.
Kedinin soy ağacı
Paleosen 65 milyon yıl önce
Eosen 53 milyon yıl önce
Oligosen 34 milyon yıl önce
Miyosen 23 milyon yıl önce
Pliyosen 10 milyon yıl önce
2. Bölüm
Beş Duyu
Görme
Kedilerin olağanüstü görme yeteneği vardır. Özellikle akşamın erken saatlerinde ve gece insanlardan daha iyi görürler. Çoğu kedi ultraviyole ışınları gibi insanların göremediği ışık çeşitlerini görebilir. Gelişimleri içerisinde avlanma esnasında gece görüş yeteneği gün içinde renkleri görme yeteneğine tercih edilir. Bilim adamlarının bildirdiği kadarıyla kediler az ya da çok renk körüdürler.
Kedi görüşünün bir harikası tapetum lucidum veya “parlak göz”, kedinin gözünün karanlıkta parlamasıdır. Göz küresinin arkasındaki bir iridescent hücre tabakası ışığı yansıtarak kedinin gece görme yeteneğine katılır.
Bir kedinin gözleri karmaşık ve hassas organlardır. Küçük yaralanmalar bile bir kediyi kör edebilir. Gözler kornea olarak bilinen bir saydam örtüyle, büyük, yuvarlak top veya küre şeklindedir. Korneanın etrafında sklera adı verilen halka şeklinde bir beyaz, parlak doku vardır. Niktitant zarı veya üçüncü göz kapağı kedinin gözünün aşağı kısmında yer alır. Bu göz kapağı gözü koruma görevi görür. Kediler üçüncü göz kapağından bakınca kısmi bir görüşe sahiptir ve bunu sıklıkla kavga ederken veya ağaç altlarındaki yoğun çalılıklar boyunca yolculuk ederken koruma amaçlı kullanırlar. Niktitant zarı açıkça görünür olduğunda bu genelde kedinin kendisini iyi hissetmediğine işarettir. Bu herhangi bir alana özgü değildir ve kedinizi bir sorun için yakından incelemeniz gerektiği anlamına gelir.
Gözün merkezinde göz bebeği vardır. Bu aslında içeri doğru miktarda ışığı almak için genişleyen veya daralan, iris tarafından oluşturulmuş bir boşluktur. Parlak ışığa maruz kaldığında, göz bebekleri doğrusal bir yarık şeklinde daralır. Karanlıkta içeriye mümkün olduğu kadar çok ışık alabilmek için açılarak çok fazla miktarda genişler.
Göz bebeğinin arkasında görüntüleri göz küresinin arkasında odaklayan lens vardır. Kristal benzeri kuvvetli fibröz dokudan oluşur. Lensin içinden geçen ışık ışınları eğilerek gözün arkasındaki çok hassas bir alan, retinada durur. Burası zengin sinir hücreleriyle kaplıdır. Retinadaki sinir hücreleri ışığı alır ve onu sinir uyarıları veya sinyallerine dönüştürür. Uyarılar optik sinir yoluyla beyine gönderilir. Beyin bu uyarıları yorumlar ve kedide “görmeyi” sağlar.
İşitme
Kediler sese son derece duyarlıdır; işitme aralıkları hayli yüksektir ve insan işitme aralığının altındadır. Avlanırken koklama yerine görme ve işitmeye bağlı olduğundan, muhtemelen kedilerin işitme duyuları çoğu köpekten daha güçlüdür.
Kedilerin tüm dört ayaklı hayvanlar gibi reseptör ve ses alıcısı olarak rol oynayan kupa şekilli kulakları vardır. Bir şey dinlerken kedi kafasını bir o yöne bir bu yöne çevirerek kulaklarını sesin geldiği yöne doğru döndürür. Ses küçük yumru ve çıkıntılarla donatılmış dış kulak yolundan aşağı doğru ilerler. Dış kulak kedinin kafatası yakınlarında sivrilir ve daralır sonra aşağı ve içe doğru dönerek kulak zarı olarak bilinen ince bir zarda sonlanır. Tüm duyma yetileri kafatası içerisinde korunmuştur.
Kulak zarının arkasında üç adet küçük ince kemik vardır: çekiç, örs ve üzengi. Bu isimler ses dalgalarını koklea olarak bilinen iç kulak bölümüne iletmeyi sağlayan kemiklerin şekillerini anlatmaktadır. Salyangoz şeklinde olan kanal koklea ses dalgalarını sinir uyarılarına (sinir sinyalleri) dönüştüren işitme sinirine sahiptir ve ses mesajlarını beyine iletir. Kokleanın yakınında yarım daire kanalları olarak da bilinen at nalı şeklinde üç tane tüp vardır. Kedinin mükemmel denge duyusunu sağlamak için görev alan sıvı ve silia adı verilen ince tüylere sahiptir.
Orta kulağı boğaza bağlayan Östaki tüpüdür. Ana görevi basıncı dengelemektir. Bu emniyet aracı olmadan kulak zarı büyük basınçlara maruz kaldığında yırtılırdı. Kedinin kulaklarına basınç uygulandığında yutkunur ve dilini dışarı çıkarır.
Kedinin koku alma duyusu ile ilgili olan olfaktor sinirleri diğer bazı hayvanlar kadar duyarlı değildir ama oldukça yeterlidir. Kediler hatırı sayılır bir mesafeden insanların, hayvanların ve diğer nesnelerin kokusunu alabilirler fakat avlanırken diğer hayvanlarda olduğu kadar bu duyuya güvenmezler. Kokular hakkında titiz olan kediler insanların beğendiği çoğu kokuyu beğenmezler. Nahoş kokuları örtmeye çalışacaklardır.
Çoğu kedinin nane ailesinin bir üyesi olan kedi nanesine özel bir düşkünlüğü vardır. Bu kokuyu duyunca heyecanlandıklarına inanılmaktadır. Bazı otoriteler kedi nanesinin kokusunun kediyi seksüel olarak uyardığına inanır. Kedi nanesi zarasızdır ve “kedi koklaması” için istediği kadar kedinize verebilirsiniz. Bir kedi nanesinin yapraklarını kemirmeye veya kedi naneli doldurulmuş oyuncağıyla oynamaya bayılabilir. Bazı kediler kedi nanesinden etkilenmez, bazıları yalnızca bir parça heyecan duyarken diğerleri sevinç coşkusu içinde yuvarlanır, mırıldanır ve homurdanır. Nadiren kedi hoşlanmayabilir.
Tat Duyusu
Kedinin dili neredeyse birbirine paralel taraflarıyla uzun ve yassıdır. Önde hafifçe sivrilir ve ağzın arkasında biraz daha sivrilir. Dilin üst yüzeyi her parça eti kemikten sıyırmaya yarayan veya tüylerini yalayarak temizlemeye törpü gibi papillalarla kaplıdır. Dil özellikle uçta ve boğazın arkasında tat tomurcukları ile kaplıdır. Bu tat tomurcukları ekşi, tatlı, acı ve tuzlu duyularını üretmek için kimyasal uyarılara cevap verir.
Dokunma Duyusu (Kıl ve Deri)
Bir kedi için en az derecede önemli duyu dokunma duyusudur. Hem deri ve hem de tüyler bu duyuda rol alır.
Öncelikle tüyler veya post sıcak veya soğuğa karşı yalıtım görevi görür. Tüyler ayrıca kediyi böcek ısırmaları, sokmaları, dikenleri ve diğer tehlikelere ve rahatsız edilmelere karşı korur. Kedi korktuğu veya tehdit altında olduğu zaman koruyucu bir eğilim olarak tüylerini diker özellikle boynundaki ve omurgası üzerindeki tüylerini. Öfkelendiği zaman kedi dikkatli ve meydan okuyan bir pozisyon alır. Sırtı kamburlaşır, kuyruk tüyleri diken diken olur, kaslar gerilir, saldırıya hazır olur. Bu duruşuyla kedi saldırganına karşı daha büyük ve daha vahşi görünür.
Kediler iklim şartları ve sağlık durumlarına göre tüylerini dökerler. Tüyler doğal olarak bir yıl boyunca dökülür özellikle baharda ve son baharda. Aşırı dökülme olası hastalık, kötü beslenme, parazitler veya aşırı sıcaklık için bir uyarı işaretidir. Bundan dolayı kedinizin tüylerinin durumuna dikkat etmeniz önemlidir. Kedinin derisi bir dış tabaka, epidermis ve iç tabaka dermisten oluşur. Epidermis en alttaki deri hücrelerinin rejenerasyonundan sorumlu olan dört alt tabakadan oluşur.
Deri vücudu dış etkenlerden korumakla görevlidir. Deri yaralanmalara karşı koruma yapar ve aşırı miktarda su, elektrolit ve büyük moleküllerin kaybını önler. Bakteri, virüs, mantar ve (hastalık oluşturan) diğer patojenik organizmaları fiziksel olarak bloke ettiği için immün sistemin ilk koruma tabakasıdır. Kedinin derisi bir derece su geçirmez olduğu için geçirimsizdir. Bazı yağların ve ilaçların deriden emilebilmesinin sebebi budur. Kedinin derisine herhangi insektisid veya ilaçlar uygulanırken bu unutulmamalıdır. Toksik bir madde deriden emildiğinde ölümcül etki yaratabilir.
Deride birçok bez vardır. Ter bezleri yalnızca ayak tabanlarında mevcuttur. Terleme termoregülasyonun (vücudu doğru çalışma sıcaklığında tutmak) sadece küçük bir parçasıdır. Kedi kendisini ana olarak solumayla soğutur. Kedilerin derilerinde ayrıca kıl foliküllerine bağlı, yağ bezleri olarak bilinen bezler vardır. Havaya karıştığında katılaşan yağlı bir madde salgılarlar. Tüyleri kaplar böylelikle postu korur ve parlaklaştırır. Sağlıklı bir durumda kedinin derisi hızlı bir şekilde eski haline dönme yeteneğinde, her zaman elastik ve bükülebilirdir.
3. BÖLÜM
Kas-İskelet Sistemi
Kedinin iskeleti insan iskeletinden fazlaca farklı değildir. Kedilerde daha fazla sayıda kemik vardır—206’ya karşın 230—fakat çoğu insanoğlundakilerle aynıdır. Kedilerin 13 kaburga kemiği vardır; insanların 12. Kedilerin klavikulaları vardır (köprücük kemiği) vardır fakat insanlardan farklı olarak diğer kemiklere bağlanmazlar. Bir kemiğin dışı mineraller ve proteinden oluşan korteksdir ve kemiğe sağlamlığını verir. Kemiğin içi kırmızı kan hücrelerini üreten kemik iliğidir.
Kedinin kasları sert ve kedinin çevik bir avcı olmasına yardım etmek üzere iyi koordine olmuştur. Temel olarak kedinin kasları yürümek, koşmak, sıçramak ve bükülmek için tasarlanmıştır. Olağan dışı kas yapısı nedeniyle kediler son derece çeviktirler. Kedinin kas kontrolü ve iskeletinin esnekliği onun inanılmaz bir hızla düşerken vücudunu düzeltebilmesine olanak tanır—kedilere özgü bir marifet.
İskelet
İskelet yapısı beş ana alandan oluşur; omurga, kafatası, kaburgalar, ön bacaklar ve arka bacaklar. Omurga beş bölgeden oluşur, servikal, torasik, lumbar, sakral ve caudal bölgeler. İlk bölge servikal veya boyun omurlarından oluşur. İlk iki servikal omurun özel isimleri vardır, atlas ve aksis. Toplam yedi adet servikal omur vardır. Torasik (göğüs) bölgede 13 omur vardır ve her omur bir çift kaburgayla ilişkilidir. Lumbar alanda yedi adet omur vardır ve pelvisde sonlanır. Pelvis tümü kaynaşmış üç sakral omur içerir. Genelde 18 – 23 caudal omur kuyruğu oluşturur. Kedinin omurgası çok esnektir. Muhtemelen tüm memeliler içinde en esnek olanıdır. Bir kedi sırtı ”U” şeklinde kavis oluşturabilir. 13 çift kaburga vardır. Hepsi bir torasik omurun tepesine bağlanmıştır. Çoğu alttan sternum veya diğer adıyla göğüs kemiğine bağlanmıştır. Topluca omurga, kaburgalar ve sternum kalp ve akciğerleri barındıran toraksı oluşturur. Bu sert yapı solumanın oluşmasını sağlamak için gereklidir.
Kafatası atlasla omurgaya bağlanmıştır. Kafatası esas olarak bir fonksiyonel ünite oluşturmak için birbirine kaynaşmış birçok kemikten oluşur. Kafatasının içinde sinüs denilen hava dolu boşluklar vardır. Kedide bir frontal ve bir maksiller sinüs vardır. Üst dişleri tutan kafatasının büyük parçası maksilladır ve alt dişleri tutan kafatasındaki büyük parça ise mandibuladır. Burun yapısını oluşturan küçük kemiklere nazal kemikler denir.
Yukarıda belirtildiği gibi, kafatası dişleri tutar. Erişkin kedide toplam 30 diş vardır. 12 kesici, dört kanin, 10 premolar (üstte altı, altta dört) ve dört molar diş vardır. Yavru kedide 26 adet süt dişi vardır. Kesici, kanin ve premolarların sayısı aynıdır ama yavru kedilerde molar dişler yoktur.
Ön bacak kemikleri skapula veya diğer adıyla kürek kemiği, humerus, radius, ulna, karpus veya diğer adıyla bilek kemikleri, metakarpus ve phalankslar veya diğer adıyla parmaklardan oluşur. Arka bacak kemikleri pelvis, femur, patella veya diz kapağı, tibia, fibula, tarsus veya iç diz, metatarsus ve pahalankslar veya parmaklar.
Eklemler
Eklemler iki veya daha fazla kemiğin birleşiminde oluşur. Kedi vücudunda birçok eklem vardır. Eklemler genellikle ligament ve tendon adı verilen bağ dokuyla bir arada tutulur. Ligament her iki uçta kemiklere bağlanan bağ dokudur. Tendon bir uçta kemiğe diğer uçta kasa bağlanan bağ dokudur. Eklemler kıkırdak yastık görevi görür—kemiklerin uçlarında bir eklemde bir araya gelen birer yastık tabakası. İki tip eklem vardır. Kalça ve omuz eklemleri top-soket eklemleridir. Öne, arkaya ve yanlara hareket eder. Diğer eklemler menteşe tipindedir ve sadece bükülür, öne ve arkaya hareket eder. Ön bacağın ana eklemleri omuz, dirsek ve karpus veya bilektir. Arka ayağın ana eklemleri kalça, diz eklemi veya diz ve iç diz veya ayak bileğidir.
Hareket
Kedinin iskeleti kas sistemi için güçlü bir çatı oluşturur. Bu yapısal sistemin hayati organların korunması ve kedinin hareket etmesi gibi bazı çok önemli görevleri vardır. Kedinin birkaç çeşit yürüyüşü ve hareket kalıpları vardır. En bilineni: yürüme, 4 adımlık yürüyüş (her ayak yere farklı zamanda basacak anlamındadır); tırıs, 2 adımlık kontra-lateral yürüyüş (vücudun karşı tarafı) ön bacak ve arka bacak yere aynı zamanda basar ve koşu, 3 adımlık bir yürüyüş. Bazı kediler bu yürüyüşler yerine rahvan gider. Bu vücudun aynı tarafındaki ön bacak ve arka bacağın aynı anda öne atıldığı 2 adımlık bir yürüyüştür.
Maalesef motorlu araç kazaları her yıl birçok kediyi öldürüyor veya yaralıyor. En sık görülen kemik kırıkları ön bacakların, arka bacakların ve pelvisin kırıkları.
Tüm memeliler gibi kedinin üç tip kası vardır. Çizgili kaslar, kalp kasları ve düz kaslar. Çizgili kaslar kasların büyük çoğunluğunu oluşturur. Çizgili kaslar istemli harekette görevli olanlardır ve genellikle kemiğe bağlanırlar. Kedinin yürümesini, nefes almasını ve etrafına bakınmasını sağlarlar. Bu kaslar vücudun etli kısmıdır—bacaklar, sırt, göğüs kafesi, ve kafatası. Çizgili kas ismini küçük şeritler ve çizgiler gösteren mikroskop altındaki görüntüsünden almaktadır. Kalp kası özel bir çizgili kastır. Yalnızca kalpte bulunur ve otomatik olarak kasılır. Kalbin istemli kontrolü yoktur.
Düz kas ismini mikroskop altında çizgilenme göstermemesinden alır; düz gözükür! Organların kasıdır. İstemli kontrolü yoktur. Sindirim siteminin duvarında bulunur ve yiyecekleri mideden bağırsaklara oradan bağırsakların devamına herhangi istemli kontrol olmadan iletir. Düz kas ayrıca üriner sistemin ve üreme sisteminin duvarlarında vardır. Arterlerin, bronşiyollerin ve gözün duvarında vardır.
Kedinin İskelet Kasları
İskelet kasları bir eklem üzerinden geçerek ve kemik veya kıkırdağı hareket ettirerek çalışır. Kas ya eklemi uzatır (eklemin açısını büyütür) veya eklemi büker (eklemin açısını küçültür). Kedide yüzlerce kas vardır. Aşağıda bazı önemli kasların listesi vardır. Kaslar genelde bağlanma yerlerine göre adlandırılırlar. Çoğunlukla hem orjin (kasın nerede başladığı) hem de insersiyon (kasın nerede sonlandığı) ve bazen de görevi bu isme dahil edilir. Dorsal vücudun üst kısmına ve ventral alt kısmına veya yere doğru bakan kısmına karşılık gelir.
Baş ve Boynun Kasları
Temporal ve Zigomatiko aurikular kaslar kulakları öne doğru çeker; Kaudal Aurikular kaslar kulağı arkaya çeker. Levator nazolabiyalis üst dudağı kaldırır ve burun deliklerini genişletir. Masseter çeneyi kapatır. Çiğneme kasıdır. Bukinator yanağın bir parçasını oluşturur ve yemeğin ağızdaki hareketine yardım eder. Brakiosefalikus baş ve boyundan orjin alır ve omuza doğru uzanır.
Vücudun Dorsal Kasları
Trapezius kası başı ve boynu kaldırır. Latissimus dorsi omuzu esnetir. Torakolumbar fasiya çok sayıda sırt ve karın kası için bir çapa görevi görür.
Toraks, Karın ve Kuyruk Kasları
Interkostal kaslar kaburgaları birbirine bağlar. Nefes almada yardımcıdır. Eksternal abdominal oblik karın duvarının bir bölümünü oluşturan büyük bir superfisyel kastır. Rectus abdominis stenumdan orjin alır ve pelvise yapışır. Karnın ana ventral desteğini oluşturur. Sacrokaudalis kası kuyruğu hareket ettirir.
Ön Bacak Kasları
Brakiosefalikus omuzu germeye yarar. İnfraspinatus omuz eklemini destekler. Deltoideus omuzu esnetir. Brakiyalis dirseği büker. Triseps dirseği uzatır. Fleksor karpi radyalis, Ekstensor karpi ulnaris ve Fleksor karpi ulnaris birlikte karpusu kontrol ederler. Digital fleksorlar ve digital ekstensorlar falanksları kontrol eder (ayak parmakları).
Pelvik Bacak Kasları
Sartoryus kasları kalçayı büker ve dizi uzatır. Mediyal gluteal sağrının ana kasıdır. Kalçayı büker. Biseps femoris dizi büker. Tensor fasiya lata kalçayı bükmeye yardım eder. Semitendinosus uyluğun çoğu kasının arkasında bulunur. Kalçayı uzatır. Gastrokinemiyus dizi büker ve iç dizi uzatır. Ortak ve lateral digital ekstensorlar ayak parmaklarını uzatır.
7. BÖLÜM
Gebe Kedi ve Yavrularının Bakımı
Doğum Öncesi Bakım
Kediye hamileliğin erken döneminde bir sağlık muayenesinden geçirilmelidir. Pire, bit ve kene için muayene edilmeli, diğer zararlılardan kurtarılmalıdır. Veteriner Hekim solucan ve diğer iç parazitlerin belirtileri için bir dışkı örneği alıp inceleme yapmalıdır. Yuvarlak solucanların ve kancalı kurtların fetüsa geçebileceğini unutmayın. Parazit tedavisi en iyi olarak gebelik öncesi veya gebeliğin ilk iki haftasında yapılmalıdır. Solucan veya şüpheli solucan belirtileri görürseniz veteriner hekiminize danışın. O hangi ürünlerin gebe kedide güvenle kullanıldığını bilecektir. Yavru kediler normal olarak genellikle yaklaşık 6 haftalık olduklarındaki ilk aşılama zamanlarında parazit tedavisi alabilirler. Bazen yavru kedilere daha erken haftalarında bir parazit tedavisi yapmak gerekir; bunu yalnızca veteriner hekiminize danışarak yapın. Gebe kedinin karnı çoğu zaman aç olur, özellikle gebeliğin son evrelerinde. Aşırıya kaçmadan onu iyi besleyin. İlk aydan sonra günde iki ya da üç kez beslemek yeterli olacaktır. Onu beslemek için en iyi yol onu yavru kedi maması ile beslemektir. Bu mama onun ihtiyaç duyduğu gerekli vitaminleri, mineralleri, proteini ve enerjiyi içerecektir. Daha da önemlisi bu mama dengelenmiştir. Mamanın tam dengesini incelemeden kediye takviyeler vermekten kaçının. Gebeliği ilerledikçe kedi daha da inaktif olacaktır ve çoğunlukla yatacaktır. Onu yalnız bırakın çünkü bu gayet normaldir. Yaklaşık olarak gebeliğin sekizinci haftasında kedinin meme bezlerinde süt belirir. Meme bezleri şişecek ve sertleşecektir. Kedi rahatsızlık belirtileri gösterebilir özellikle de sürekli yalanma. Meme bezleri kurur ve çatlarsa üzerine sıcak bir torba koyun ve az miktarda zeytin yağı sürün.
Doğum yaklaştıkça kedi çok huzursuz bir hale gelecektir, etrafta dolanacak ve yatağını kazıyacaktır. Bodrumda, garajda veya hatta eski bir varilde, kutuda, çekmecede veya diğer gözlerden uzak yerler gibi bazı gizli yerlerde doğurmaya karar verebileceğinden ona göz kulak olun. Kedi yavrular gelmek üzere olduğundan dolayı, doğumdan 12 – 24 saat önce iştahını kaybedebilir.
Yavruların Gelişine Hazırlanma
Büyük olay için bazı hazırlıklar yapabilirsiniz. Kedinizi uzun tüylüyse memeleri üzerinde bulunan tüyleri yanlara tarayın. Bu yavruların meme uçlarını bulmasına yardımcı olur. Ayrıca anüs ve vajina etrafındaki tüyleri de tarayın.
Doğum
Normal doğumda tüm yavrular doğum başladıktan sonra iki ila sekiz saat içerisinde soğumuş olacaktır. Eğer bir kedinin doğumu sekiz saat geçmesine rağmen hala devam ediyorsa bir şeyler yanlış gidiyordur. Talimatları için veteriner hekiminizi arayın. Ayrıca yavruların doğumu arasında üç saatten fazla bir zaman geçtiyse ona danışın.
Plasenta
Her yavru kedi içinde yavru kedinin görünebildiği şeffaf bir kese veya zarla (grimsi iri bir kitle) kaplı olarak doğar. Zar bir kordonla plasentaya bağlıdır veya doğum sonrası hemen yavrunun arkasından düşmelidir. Plasenta anne kediden gelen yaşam bağı, yavru kedinin uterusta beslenmesini sağlar.
Kediniz plasentayı yerse paniklemeyin; bu normaldir. Bu onun doğumun tüm izlerini yok etmesinin yolu olabilir veya birkaç zaman yavru kedilerinin başından ayrılamayacağından dolayı muhtemelen geçici beslenme kaynağı sağlayabilir.
Her birinin atıldığından emin olmak için plasentaları saymaya çalışın. Her yavru kedinin doğumu arkasını bir plasenta takip etmelidir. Bazen fötal zarlar ve plasenta arasındaki kordon koptuğunda bir plasenta içerde kalabilir. Kedi plasentayı atamazsa bundan başka şekilde kurtulunmalıdır. Kesik kordonu temiz bir havluyla kavrayın ve nazik ve yavaşça plasentayı dışarı çekin. İçeride kalan bir plasenta diğer yavrunun doğmasını engelleyebilir ve son yavrunun doğumundan sonra içerde kalmışsa çürür ve infeksiyona neden olur.
Kedinin Doğum Sancısı Sürerken
İlk yavru doğduktan sonra bile onu hemen diğerlerinin takip edeceğine dair bir güvence yoktur. Kedinin yanında kalın ve bir yavrunun doğumu ile diğerinin doğumu arasında üç saatten fazla zaman geçmişse bir veteriner hekimi arayın. Veteriner hekime ilk yavrunun ne zaman doğduğunu, doğumun normal doğum ya da ters doğum mu olduğunu, şimdiki yavruyu kaç saatten beri doğurmaya çalıştığını ve ilişkili diğer bilgileri söyleyin.
Eğer her şey yolunda giderse yavrular birkaç saat içinde doğup meme emmeye başlar. Anne tüm yavruları doğurduktan kısa süre sonra doğurmayı ve hızlı solumayı kesecek ve ailesine bakmak için hazır olacaktır. Anne bazen yavrularıyla o kadar ilgilidir ki yemeyi reddeder. Bazı annelerin 24 saat hiçbir şey yemeden durdukları bilinmektedir. Yemek istemediğinde apaçık yolla bunu size bildirecektir. O zaman onu önceden yemiş olduğu yavru kedi konserve maması ile besleyin. Isıtmak onu daha istenir kılabilir. Yanında her zaman taze su bulundurun.
Bazı olası doğum güçlükleri
Çoğu kediler yavrularını doğurmakta güçlük çekmezler. Obstetrik güçlüklere distokya adı verilir. Distokya hastalık veya üreme sistemindeki işlev bozukluğu nedeniyle oluşabilir.
Ters Doğum: ters doğumda yavru kedi ilk olarak arka ayaklarıyla gelir. Genelde ters doğan yavrunun başı büyüktür ve kedi yavruyu çıkarmakta zorlanır.
Sezaryen Ameliyatı: Yavru kediler normal yolla doğamadığında kedinin abdominal duvarı ve uterusunda yapılacak bir insizyonla doğmak zorunda kalır. Bu operasyona verilen ad sezaryendir.
Sezaryen ameliyatı ihtiyacı veteriner hekimin röntgenle veya muayene ederek yavruların normal yoldan doğabilmeleri için çok büyük olduklarını tespit etmesiyle bazen hamileliğin erken döneminde öngörülebilir. Bazen veteriner hekim bir veya iki yavru kedi doğduktan sonra geri kalan yavruları çıkarmak için Sezaryen yapmalıdır. Bir kedinin uterus kasları özellikle uzun, zorlu bir doğum geçirdiyse onun yavruları çıkaramamasına neden olacak kadar fazla yorulabilir. Kediniz sekiz saatten fazla bir zamandır doğuruyorsa veteriner hekiminizi arayınız.
Doğum Sonrası
Eklampsi: Eklampsi kedilerde nadir görülen ciddi bir durumdur. Emzirme döneminde sık görülür. Kan kalsiyum seviyesinin düşmesiyle görülür. Bu semptomlar aşırı nefes alma, iştah kaybı, 103 derecenin üzerine çıkan vücut sıcaklığı, anormal yürüyüş ve peşinden kollapsın ve komanın geldiği konvülzüyonları kapsar. Sizin yapabileceğiniz bir şey yoktur. Kedinizi kanına hızla kalsiyum glukonat enjekte edilerek hemen düzelmesi için veteriner hekime yetiştirin.
Kedi vajinasından yedi ila on gün süresince bir akıntı gelecek. Bu akıntının rengi kırmızı veya koyu kırmızı olmalıdır. Yeşilimtırak, yeşilimsi sarı veya beyazsa ters giden bir şeyler var demektir. Dikkatli olmanıza rağmen bir plasenta içerde kalabilir ve ciddi enfeksiyonla sonuçlanabilir. Böyle bir enfeksiyon kedinin sütünün çekilmesine ve sonunda onun ve yavrularının ölümüne yol açabilir. Yeşil, yeşil-sarı veya beyaz bir akıntı gördüğünüzde DERHAL VETERİNER HEKİMİNİZE BAŞVURUN!
Yenidoğan Yavruların Bakımı
Anne ve yavruları ilk iki veya üç gün kesinlikle yalnız bırakılmalıdır. Süt emen yavrular çok hassastır bu yüzden gereksiz yere onlara dokunmaktan kaçınınız. Bebekleri yerden kaldırmamaları için çocukları uyarınız.
Hayatlarının ilk 10 günlük döneminde yeni doğan yavru kedilerin fiziksel aktiviteleri çok sınırlıdır. Göremez veya duyamazlar; bacakları vücutlarını taşımak için çok güçsüzdür ve bir yüzme hareketiyle karınları üzerinde sürünerek ilerlemek zorundadırlar. Bebek kediler acıktıklarında ağlayacaklardır ve bazen annelerinin vücut sıcaklığını bırakarak dolaşırlar. Yavru kedilerin annelerinden çok uzağa ayrılmamaları için biraz barikat kurun. Yavru kedileri ilk hafta yeterli miktarda süt içtiklerinden emin olmak için yakından takip edin. Annenin arka memeleri en fazla miktarda süte sahiptir ve en güçlü yavru kediler bunları sahiplenecektir. Yavruların sırayla memedeki yerlerini değiştirip arka memelere koyarak hepsinin yeterli beslenmesini sağlayabilirsiniz.
Aşırı zayıflık, güçsüzlük ve sürekli ağlama yavru kedinin yeterli miktarda süt içemediğinin göstergesidir. Böyle yavrularda dehidrasyon olur. Dehidrasyonu kontrol etmek için yavru kedinin boynunun arkasındaki deriyi baş ve işaret parmağınızla yukarı doğru kaldırın ve çarçabuk bırakın. Hayvan dehidreyse deri hemen eski pozisyonuna geri dönemeyecektir yukarıda kalacaktır. Anne kedinizin yeterli miktarda sütü yoksa veya emzirirken ölürse yavruları biberonla beslemek zorundasınız.
Biberonla Besleme: Yavruları bir biberon veya damlalıkla beslemekte bir parça zorluk yaşayablirsiniz. İlk birkaç gün bir damlalık, biberon veya özel kedi biberonu kullanın ve sonra daha büyük bir biberona geçiş yapın. Yeni doğan yavru kediler her 1-2 saatte bir beslenmelidir. İki veya üç günlük kediler bir öğünde çok fazla mama yemezler. Ortalama bir yeni doğan yavru kedi bir öğünde yaklaşık 5-25 damla mama yer. Yavruların yeterli beslendiğini anlamak için dehidrasyon testini uygulayın. Mamayı buzdolabında saklamalı, yavruları beslerken bir kısmını ısıtmalısınız. Eğer ticari mama kullanıyorsanız üreticinin talimatlarına uyun. Her beslemeden sonra tüm kapları ve biberonu yıkayıp sterilize edin. Başarısı kanıtlanmış bir mama: ½ bardak kaynamış süt, ½ bardak su, 1½ çay kaşığı yağsız krema ve 2 damla suda eriyen vitamin.
Yavruları Sütten Kesme: Dördüncü ve beşinci hafta civarında yavruları sütten kesmeye başlayacaktır. İlk olarak her gün onlardan daha uzun zaman uzakta kalarak öğün sayısını azaltacaktır. Sonra yavrulara yemek getirerek onlara yemek yemesini öğretir. Yavruları sütten kesmeye başladığında beslemeyi elinize alın. Yavruları yavaş yavaş yeni besinlerle tanıştırmayı ve aşırı beslemekten kaçınmayı unutmayın. Yüksek kalite hazır mama en iyi besleme şeklidir. Mama oda sıcaklığında verilmelidir. Yavrular sekiz haftalık olduğunda tamamen sütten kesilmiş olmalıdır.
Sütten kesilmiş yavrulara eğer önceden yoksa kendilerine ait yatak, mama ve su kapları ve bir tuvalet kabı sağlamayı unutmayın. Anne kedi yavrularıyla ev dışında ilgilenecektir. Artık yavruları elinize almalı ve taramalısınız. Distemper-rhino (FVCRP) aşısı ve ardından genel kontrol için veteriner hekimi ziyaret etmelisiniz.
Yavruları terketmek zalimcedir, insanlık dışı ve yasa dışıdır. Yavrulara bakamıyor veya onlara kalacak ev bulamıyorsanız onları yerel hayvanları koruma derneklerine bırakın.
8. Bölüm
Davranış
Zeka
Kedi hızla öğrenebilen ve öğrendiklerini unutmayan zeki bir hayvandır. Ayrıca sorunların çözümünde bir dereceye kadar mantığını kulanma yetisine sahiptir. Örneğin bir kedi kendi kapısından başka binadan bir çıkış var mı diye tüm binayı araştıracaktır. Eğer bir farenin başka bir çıkıştan kaçamayacak olduğuna karar verirse bir kedi bir fare deliğinin önünde şüphe götürmez akşam yemeğinin görünmesi için saatlerce oturacaktır.
Kedilere komutlara uymanın öğretilmesi kolay olmasa da oyunları öğrenebilirler fakat bu süreç sonsuz sabır gerektirir. Kendi mutluluğu ile ilgili olduğunda bir kedi çabuk öğrenir. Yoksa aynen bir köpek gibi kontrol altına alınmaya çalışıldığında basitçe çok ilgisiz ve bağımsız davranacaktır.
Karakter
Kedilerin karakterleri ve yetenekleri büyük farklılıklar gösterir. Genel olarak köpeklerle karşılaştırıldığında size karşı ilgisiz ve bağımsız olma eğilimindedirler. Bazıları herhangi incinme veya ilgisizlik karşısında huysuz, agresif ve sinirlidir ve hemen içerlerler. Diğer yandan çoğu kedi uysal ve iyi huyludur. Çoğu sevgiden, ele alınmaktan ve okşanmaktan hoşlanır.
Kediler huyları olan canlılardır fazla değişmezler. Ani öfke veya bir yerlere saklanma gibi davranışlarında değişiklik olması bir sorunun varlığına işaret olabilir. Bu gibi bir durumda kedi sorununun fizyolojik mi ya da piskolojik mi olduğunu öğrenmek için yakından takip edilmelidir. Örneğin idrarını alışılmışın dışında bir yere yapan bir kedinin sidik kesesinde enfeksiyon vardır veya çevresindeki bazı değişiklikler yüzünden mutsuzdur.
Kızma
Kızgın bir kedi klasik bir görünüm sergiler. Arkaya yatmış kulaklar ve sallanan kuyruk sinirlenmenin erken belirtileridir. Gerçekten kızdığında hemen sırtını kamburlaştırarak ve vücudunu gererek reaksiyon gösterir. Tüm tüyler diken diken olur ve kedi hırlar ve tıslar. Kedi kuyruğunu bir yandan öbür yana çarparak yere çömelerek sinebilir. Kavgaya hazırlanırken kulaklar kafaya doğru basılır, ağız yarı açılır, dişleri görünür, ön yakları yere sıkıca tutunur, pençeler ortaya çıkar.
Sevgi
Sevgisini gösterirken bir kedi tam anlamıyla naziktir. Sırtını kavisleştirir, kuyruğunu dik ve düz tutar, kulaklarını diker, başı ve ağzını insanlara ve objelere sürter— mırıldanarak sevincini gösterir. Bir kedi sevgisini ayrıca yalayarak, dokunarak ve narince koklayarak da gösterebilir.
Cesaret
Kediler çok cesur hayvanlardır kendilerinden iki kat büyük hayvanlara saldırmaları sıktır, özellikle genç ve tehdit altında olduklarında. Büyük köpekleri kovalarlar, büyük kuşları avlarlar ve bazen kendilerini veya yavrularını korurken kötü bir şekilde yaralanırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder