Kedilerin insanlarla iletişim kurmalarının bir yolu da miyavlamalarıdır. Miyavlamak kedinin doğal repertuarının bir kısmıdır, fakat bunu başka kediler ile haberleşmekte nadiren kullanırlar. Sokak kedilerinin miyavladığı pek görülmez. Kediler miyavlamayı bilerek doğarlar, ama bunu nerede ve nasıl kullanacaklarını zamanla öğrenirler.
Kediler miyavladıkları zaman sahiplerinin kendileriyle ilgilendiğini fark eder etmez, deneme yanılma yöntemiyle koşullara göre farklı sesler çıkartmayı öğrenirler. Bu şekilde kedi ve sahibi yalnızca ikisinin anlayacağı özel bir “dil” geliştirirler. Ve bu özel dili diğer kediler ve sahipleri anlamaz.
Kısaca kediler insanlarla iletişimde çok büyük bir esneklik sergiler. Bu da kedilerin soğuk ve kibirli olduğu yönündeki şöhretiyle uyuşmuyor.
Bütün bu karşılıklı sevgi gösterilerine karşın bir kedinin varlık nedeni, insanlarla kurduğu ilişki değildir. Kediler yaşadıkları mekân ilgili daha güçlü bir bağ kurarlar. İyi beslenen, kısırlaştırılmış bir kedi kendine özgü bir bölge oluşturma kaygısı gütmez. Yine de pek çoğu evin içinde küçük bir bölgeyi kontrolleri altında tutmak isterler ve evdeki diğer kedilerle burayı paylaşmak istemezler. Peki, atalarından kalan ve artık geçerliliği kalmayan bu davranışı tetikleyen nedir?
Günümüzün ev kedilerinin davranışları son 10.000 yılda evrilmiştir. 10.000 yıl öncesinde her kedinin bir avlanma bölgesi vardı ve bu bölgeyi başka hayvanlarla paylaşmaya katiyen razı gelmezdi.
Bugün pek çok ev kedisi, ne kadar iyi bakılırsa bakılsın evden kaçabilir ve kaybolur. Kedisi kaybolan insanların yaklaşık dörtte biri kaybolan kedilerinin bir gün dönüp geldiğini söyler.
Bu yeni bilgilerin ışığı altında kedilerimizin yaşantısında bir iyileşme, düzelme yaratmak mümkün olabilir mi?